Loading

Uyku Sersemi Hakan Bıçakcı

Hakan Bıçakcı- Uyku Sersemi~ Değişimin Değiştiren Baskısı...

Herkese Merhaba! Bugünkü incelememizde oldukça güncel konuları ele alan psikolojik bir roman var. Evet bildiniz; Hakan Bıçakcı'dan Uyku Sersemi!

Ruhsal çöküşlerin, psikolojik sorunların ve bu durumlara neden olan kararların konu alındığı bu kitapta günlük hayattaki günlük sorunların doğal ancak aynı zamanda karmaşık biçimde işlendiğini göreceksiniz. İnsanların sahip olduğu problemlerin ortak bir noktada kesiştiği ve bunun sonucunda alınan kararlarda duygu ve düşüncelerin benzer olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalacaksınız. Temel olarak "kentsel dönüşüm"ü ele alan Hakan Bıçakcı kitabında, bu gerçeğin insan yaşamı üzerindeki etkilerini açık ve gerçekçi biçimde ortaya koymakta. Haydi gelin beraber güncel ve konusunu gerçeklerden alan bu psikolojik romana yakından bakalım!

Sanıyorum ki kitabı yakından incelemeye başlamadan önce yazarını yakından tanımak doğru bir adım olur. Peki Hakan Bıçakcı aslında kimdir ve kişiliği kitabına ne kadar yansımıştır? Bu soruların cevabını görmek için lütfen aşağı kaydırın!

Hakan Bıçakcı 1978’de İstanbul’da doğdu. (...)İlk romanı Romantik Korku 2002’de Oğlak Yayınları tarafından yayımlandı. Çeşitli dergi ve gazetelerde edebiyat, sinema, popüler kültür konulu yazıları ve öyküleri yayımlandı.Apartman Boşluğu Arnavutçaya (2009), Arapçaya (2010), Bulgarcaya (2011), İngilizceye (2012), Romenceye (2013) ve Çinceye (2015) çevrildi. Karanlık Oda İtalyancaya (2015) çevrildi. Boş Zaman Bulgarcaya (2016) çevrildi.(BIÇAKCI, 2016)

Hakan Bıçakcı'nın romanlarında popüler kültür ögelerinden yararlanması toplumun güncel şekilde oluşturduğu kültürel gelişmeleri ve günlük durumları kitaplarına aktardığını göstermektedir. Kitaplarından Apartman Boşluğu'nun farkı dillere çevrilmesi, bu güncel olayların genel olarak kültürlere hitap ettiğini göstermektedir. Aynı şekilde kanaatimce bu noktada popüler kültür ögeleri diğer bir deyişle gerçek hayat, insanların kitaplarda kendilerinden bir parça bulmalarını sağlamaktadır. Kendi hayatları ile kitap arasında bir bağ kurabilmekte ve diğer roman türlerine göre daha fazla karşılaştırma yapabilmektedirler.

Hakan Bıçakcı ise kitaplarında bu gerçekliğe ek olarak genel "gerçeklik" tanımı içerisinde yer alamayacak fantastik ögelere yer vermekte ve bunları farklı bir gerçeklik tanımı altında incelemektedir. Buna örnek olarak Karanlık Oda kitabı için verdiği röportajdaki tanımı ve amacı verilebilir:

"(...)Hakan Bıçakcı’nın son romanı “Karanlık Oda”nın fantastiğe yaklaşan tekinsizin sınırlarında yer aldığını belirlemek olası. Anlatıyı “tekinsiz fantastiğe” yaklaştıran salınım, 19. sayfada yer alan, “Rüyanın başlangıcını anlatayım mı?” cümlesiyle başlar. (Acaba anlatıcının sesi mi? Yoksa garsonun sesi mi?) Bu noktadan sonra yazar, fotoğrafçı kahramanını -tanısal düzlemde kesin olmayan- bir şizofrene dönüştürerek anlatıcının gerçeklikle ilişiğini istediği an koparma, üstelik bunu yaparken okurunu inandırabilme özgürlüğü kazanır… Sonrasında okur, “Gerçek mi, değil mi?” ve “Sonra ne olacak?” sorularını sormaya başlar –ki bu sorular başarılı yapıtın bir solukta okunmasının ardındaki önemli nedenlerden."(POLAT, 2010)

Hakan Bıçakcı'nın Uyku Sersemi adlı kitabında da aynı şekilde bir rüya gerçekliğine yer verdiği ve bunu popüler kültür ögeleri içerisinde farklı bir gerçeklik altında incelediği görülmektedir.

Evet!!!! Artık düşünme, yorumlama ve çatışma zamanı...

Uyku Sersemi, Kahraman adlı yazarın bir İstanbul gezi rehberi oluşturmak isterken etrafında "özel" olarak gördüğü tüm yerlerin birer birer kapanmasıyla birlikte ruhsal bir çöküş yaşamasını ve etrafındaki insanlarla ilişkilerini ele almaktadır.

Kitapta temel olarak yedi karakter bulunmaktadır. Bu karakterler; kitabın ana karakteri olan yazar Kahraman, yazarın sevgilisi Elif, yazarın kedisi Berna, annesi, babası ve babaannesi ve temizliğe gelen Serap'tır. Bu karakterlere bakıldığında kitap içerisinde hepsinin Kahraman'ın yaşamındaki kararlarda etkili olduğu görülmektedir.

Kentsel dönüşümün konu alındığı Uyku Sersemi, adından da anlaşılacağı üzere uyku ile uyanıklık arasında şehrin değişimini gözlemleyen umutsuz bir yazarı anlatmaktadır. Şehrin rehberini yazarken şehrin bu denli hızlı değiştiğini kavramaya çalışan Kahraman, uyku sırasında gün içerisinde yaşadığı olayları aklındaki gerçeklik süzgecinden geçirerek görmektedir. Bu rüyalar Kahraman için bir kabus niteliğinde iken kitap içerisinde Kahraman'ın bu kabuslara zaman içerisinde alıştığı görülmektedir. Bahsedilen rüyaların farkı Kahraman'ın bu rüyaları hayatının bir parçası olarak görmesi ve rüya gördükten uzun bir süre sonra gerçeklik algısını yitirmekte olmasıdır.

Kahraman kitabını yazarken alışmak zorunda olduğu tek değişim şehrin ve özellikle yaşadığı bölge olan Taksim'in beton yığını haline gelmesi değildir. Kahraman aynı zamanda etrafındaki insanlarla kurduğu ilişkilerde yaşadığı yıkımlara alışmak zorundadır. Kentsel dönüşüm onu her anlamda etkilerken kendisinde fark ettiği farklılıklar dar çevresinde de çöküşlere sebep olmaktadır. Bunun yanında ailesinin istekleri ile kendi istekleri arasındaki çatışmanın kendisini bunalttığı ve bu değişimin daha da gerisinde kalmasına sebep olduğu görülmektedir.

Kentsel dönüşüm şehri "dışarıdan" değiştirirken Kahraman, umutsuzluğa kapıldıkça kendisinin değiştiğini görmektedir. Yüzü, kişiliği gittikçe farklılaşmaktayken bu "iç" değişim onun ilişkilerini etkilemekte, hayata karşı kurduğu anlamları kaybetmesine neden olmaktadır. Kitabın sonlarına yaklaşırken değişimi yakalamaya çalışan, ayak uydurmaya çalışan yazar, şehrin kaybolmasına neden olan değişimde kendisinin de kaybolmasına izin veriyor.

Uyku Sersemi ise bu değişimi eleştirirken insanın iç dünyasının buna tepkisini ortaya koyuyor...

Şimdi de alıntı zamanı!!!! Evet, bir kitabı tam anlamıyla yorumlayabilmek için anlatılanları, verilmek istenen duygu ve düşünceleri cümle cümle düşünmek ve anlamak gerekir.

Birinci alıntımız Uyku Sersemi'nin 72. Sayfasında yer alan "Çöpümü bulmam gerekiyordu. Benden geriye kalanların, başkalarından geriye kalanlardan ayırt edilememesine tahammülüm yoktu."

Peki bu tam olarak ne demekti?

Kahraman, rüyasında bu cümleyi kurmadan önce gözü mahallesinde ilerlerken oturduğu apartmanın önünde bulunan çöp poşeti yığınına takılır. Bunun üzerine hangisinin kendi çöpü olduğunu hatırlayamaması bir hüzne kapılmasına sebep olurken göreceği bir sonraki rüyaya da bir ekleme daha yapar bilmeden. Kendisini daha sonra derinden etkileyecek bu olayı unutarak gününe devam eder. Ancak rüyasında yaşadığı bu olay tekrar karşısına çıkar ve Kahraman kişiliğinde tahammül edemediği bir durumla karşı karşıya kalır.

Rüyasında büyük bir çaba ile çöpünü arayan Kahraman kalktığında da aynı şekilde rüyanın etkisi altındadır. Bu durum ise yine gerçeklik algısının Kahraman için öznelliğini ortaya koymaktadır.

Bu cümle aslında bir analoji niteliği taşırken Kahraman'ın hayatta sahip olduğu alışkanlıklardan kolay bir şekilde vazgeçemediğini ve kalabalıklar içerisinde kaybolmayı, unutulmayı istemediğini göstermektedir. Kahraman'ın rüyaları içerisinde kaybolurken de bu bunalımı yaşadığı görülmektedir. Yazmak istediği kitap; yaşadığı hayat ile ayak uyduramadığı hayat arasında kalarak ortadan kaybolmayı ve unutulmayı istemediğini söylemektedir. Aynı şekilde kendisine ait olanları kaybetmek istemediği çünkü bunların kendisini oluşturan parçalar olduğunu anlatmak istediği görülmektedir.

Gerçek olan değişim miydi yoksa kurmaca mıydı bunların hepsi? Bir dakika... Ya kurmaca gerçek olansa?

Şimdi sıra ikinci bölümde!

İkinci bölümde oldukça çarpıcı olduğunu düşündüğüm alıntı şu şekilde ilerlemekte: "Herkesin telefonu aynı şekilde çalıyordu. Herkes telefonunu aynı şekilde açıyordu. Herkes telefonda aynı şeyleri konuşuyordu. Herkes telefonunu aynı şekilde kapatıyordu."

Kahraman bu bölümde; kendisinin giderek değiştiğini fark ettiği bir dönemde insanların sürekli aynı şekilde davrandığını, aynı şekilde hareket ettiğini ve monoton bir hayatın varlığını gözler önüne sermektedir. Kendisi; benliğini ve hafızasını gittikçe yitirirken her şeyin bir bakıma aynı kaldığını, insanların etraflarındaki nesnelerin, insanların değişmesine izin verirken özünde hep aynı kaldıklarını belirtmektedir.

Değişim var, evet. Ancak bu değişimin olmasını isteyen hep aynı düşünce değil midir?

Üçüncü ve son bölümün alıntı ve yorumu...

"(...) Her şeyin düzeleceğine inandığımı vurgulayan, olumlu bir havada bitirdim ikisini de. Umut dolu bir finalle. Ve her şeye yeniden başlayacağımın sözüyle. Zaten ortak başlıkları da buydu: Yeni bir başlangıç."

Bu alıntıda Kahraman; yaşadığı pek çok olaydan sonra alışamadığı durumlara alıştığını, hayatını yeniden kuracağını ve kitap içerisinde görülen ruhsal bunalımdan çıkacağını belirtmektedir. Ben bu durumun kentsel dönüşüm ile bir benzerlik taşıdığını düşünmekteyim. Yıkılacak binalar geçmişi, anıları temsil ederken onlardan manevi anlamda ayrılmak zordur. Kahraman da aynı şekilde sahip olduklarından vazgeçmekte zorlanmıştır. Daha sonra yeni binaların yapılması ise aslında yeni bir başlangıcın yapılmasını temsil etmektedir. Kahraman önceden alışamadığı durumlara geçmişinden ve sahip olduklarından tamamen kopmayarak alışarak bir önceki hali ile aynı ancak tamamen farklı bir karaktere bürünmüş şekilde hayatına devam etmiştir.

Ve tabii ki genel bir yorum... Bu kadar ayrıntının arasında kaybolduktan sonra sizlere kendi düşüncelerimi bir özet niteliğinde aktarmak isterim.

Öncelikle Uyku Sersemi'nin hayatta her yönden oluşan baskıların insan psikolojisini nasıl etkilediğini anlatan çarpıcı bir roman olduğunu düşünmekteyim. Aynı şekilde alışkanlıklardan vazgeçememe, geçmişe bağlı kalma gibi konuları oldukça derin noktalardan işlediğini düşünmekteyim. Uyku Sersemi pek çok güncel durumu içerisinde bulunduran bir kitap olmakla birlikte bilinç akışı tekniğinin de kullanıldığı bir romandır. Karmaşık bir dile sahip olmanın yanı sıra birçok benzetmenin bulunduğu bu kitapta; insan bilinci, duyguları, düşünce ve tepkileri kentsel dönüşümün eleştirilmesiyle birlikte işlenmekte ve okuyucunun içinde kendisinden bir parça bulmasını sağlamaktadır.

Kaynakça

BIÇAKCI, H. (2016). HAKKINDA. Retrieved 3 June 2020, from https://www.hakanbicakci.com/hakkinda

POLAT, E. (2010). Hakan Bıçakcı: “İnsanın kafasının sadece yaşadıklarıyla meşgul olmadığını düşünüyorum!”. Retrieved 3 June 2020, from https://www.edebiyathaber.net/emrah-polatin-karanlik-odanin-yazari-hakan-bicakci-ile-gerceklestirdigi-soylesi/

BIÇAKCI, H. (2016). HAKKINDA. Retrieved 3 June 2020, from https://www.hakanbicakci.com/hakkinda

Okuduğunuz için teşekkürler, başka bir kitap incelemesinde görüşmek üzere!