Loading

Türk-Amerİkan İlİşkİlerİ

2013

2013 yılı Türk-Amerikan ilişkilerinde son iki yılda yaşanan nispeten olumlu gidişatın aslında geçici olduğunu gösteren ve sonraki yıllarda daha büyük krizlere dönüşecek sorunların ilk halkalarının görüldüğü yıl oldu.

Gezi Olayları İlİşkİlerde dönüm noktası oldu

Gezi Olayları ilişkilerin gidişatını etkilemede belki de dönüm noktası oldu. Protestolara hükümetin sert müdahalesi ve Washington’dan bu müdahaleyi sıkça eleştiren açıklamalar gelmesi Ankara’da rahatsızlık yarattı.

Ankara’da özellikle hükümet ve hükümete destek veren çevrelerin protestolarla alakalı olarak dış güçleri suçlaması, medyada Amerikan karşıtı yazı ve yorumlara sık sık yer vermesi, Batı’yı ve Amerika’yı suçlayan komplo teorilerinin toplumda giderek yayılması, “faiz lobisi” gibi kavramların ortaya atılması, Washington’da Ankara’ya bakışın daha olumsuza dönmesine yol açtı.

Ankara’ya yönelik demokratik hak ve özgürlükleri ihlal ettiği suçlamaları giderek daha geniş çevrelerce dile getirilirken; hatta Amerika’da Türkiye’ye karşı daha sert olunması gerektiğini düşünen bazı kesimler Obama yönetimini Erdoğan’a karşı çok yumuşak ve hoşgörülü olmakla eleştirdi, sözlü eleştirilerin ötesinde Ankara’ya karşı daha somut adımlar atması çağrısında bulundu.

İşte tüm bu gelişmelerle beraber Amerikan medyasında da Türk hükümetini eleştiren ağır yazıların da giderek daha sıklıkla yer alması, Türkiye’de zaten düşük düzeyde seyreden Amerikan karşıtlığını daha da arttırdı.

Gezi Olayları’nın olduğu yıl, 17 Aralık’ta yapılan yolsuzluk operasyonunda aralarında bakan çocuklarının da olduğu çok sayıda tanınmış ismin gözaltına alınması, ülkedeki gerilimi daha da arttırdığı gibi “Türkiye’ye operasyon, karanlık güçler” gibi söylemler ve komplo teorileri daha da güç kazandı. Bu da zaten gergin olan ilişkilerde yeni gerilimler yarattı.

“Beraber ıslandık yağan yağmurda”

2013 yılında Türk-Amerikan ilişkilerindeki önemli tarihlerden biri de 15 Mayıs’tı. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Barack Obama Beyaz Saray’da biraraya geldi. Türk-Amerikan ilişkilerinin sağlam kalmasına önem veren çevreler, iki liderin görüşmesinin, ilişkilerde özellikle Gezi Olayları sonrası ve Suriye kaynaklı yaşanan gerilimleri bir nebze yumuşatabileceği umutlarını dile getiriyordu. Hatta Obama ve Erdoğan’ın basın toplantısı için Beyaz Saray’daki Gül Bahçesi’nde bekleyen Türk heyetindekiler, o sırada yağan yağmura işaret ederek, “beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda” şarkısına şaka yollu atıf yapıyordu. İki deniz piyadesinin şemsiye tuttuğu basın toplantısındaki görüntü samimi bir tablo verse de, iki liderin ilişkisi bundan sonraki süreçte kırılma noktasına girdi.

Obama-Erdoğan görüşmesİnde ana gündem Surİye ve çözüm sürecİydİ

Obama ve Erdoğan’ın basın toplantısında Amerikan Başkanı’nın PKK ve Türkiye’deki çözüm süreciyle ilgili mesajları öne çıktı.

Türkiye’nin PKK’yla başlattığı barış sürecini memnunlukla karşıladığını belirten Obama, "Türkiye'yi çok uzun süredir rahatsız eden PKK şiddetine yönelik tarihi ve barışçıl çözüm arayışları konusunda siz ve Türk halkının cesaretine yönelik takdirlerimi iletmek istiyorum. ABD, Türkiye'nin uzun süredir güvenliği sağlama noktasındaki arayışları konusunda yanında durmaktadır" dedi.

Suriye konusunda da iki liderin mesajları vardı. Erdoğan, Suriye’nin görüşmede bir numaralı konu olduğunu ve Suriye’de yeni bir yönetim kurulması için ABD ile tam bir görüş birliği içinde olduklarını söyledi.

Obama da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın gitmesi için Türkiye ile yakın çalışmayı sürdüreceklerini, muhalefetle işbirliği yaparak Suriye’de bir geçiş süreci başlatmayı amaçladıklarını, Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yardım için ellerinden geleni yapacaklarını, kimyasal silahların hem ABD hem de bölge ülkelerinin güvenliğini tehdit ettiğini, bu konudaki kanıtlarla ilgili bilgileri paylaşmaya devam edeceklerini belirtti.

Obama, Suriye krizinin uluslararası bir sorun olduğunu, bu sorunun çözümünde, “Türkiye dahil” birden fazla tarafın işbirliği yapmasını umduğunu söyledi. Obama, “Bu Amerika’nın tek başına yapacağı bir şey değil. Başbakan Erdoğan dahil, bölgedeki hiç kimsenin, Amerika’nın tek yanlı adımlarının Suriye’ye iyi sonuçlar getireceğini düşündüğünü sanmıyorum” diye konuştu.

Obama’nın ikinci döneminde Türkiye’yle temasların artması, dönemi Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Erdoğan’ın Washington ziyaretinden önceki son üç ayda üç kez Türkiye’yi ziyaret etmesi, ilişkilere iyimser bakanların morallerini yükseltiyordu.

Surİye krİzİnİn İlİşkİlerde yarattığı sorun büyüyor

14 Haziran’da ABD Başkanı Barack Obama'nın ilk kez Suriyeli muhaliflere silah gönderilmesine onay verdiği haberi gündeme düştü. Bu karar Türkiye’de memnuniyet yarattı ancak Esat rejiminin kimyasal silah kullanmasını “kırmızı çizgi” ilan eden Obama, buna rağmen 21 Ağustos’ta Şam yakınlarındaki bir kimyasal saldırıdan sorumlu tuttuğu rejime askeri bir karşılık verme kararından son anda geri adım attı. Amerika’nın bu kararı Esat rejiminin devrilmesini öncelik gören Ankara’da hayal kırıklığı yarattı. Amerika’nın ise Esat’tan ziyade ülkede yeni filizlenmeye başlayan radikal terör örgütleriyle mücadeleyi daha öncelikli sıraya aldığı yorumları kimi çevrelerce yapılmaya başladı.

Türkiye’nin ABD’den beklentileri arasında yer alan güvenli bölge ya da uçuşa yasak bölge ve Suriyeli mülteciler konusundaki taleplerine tatmin edici karşılık bulmaması da Ankara’daki öfkeyi arttırıyordu.

Mısır’la İlgİlİ gelİşmeler de İlİşkİlerde çatlak yarattı

2013’te Türkiye ve Amerika, Mısır’ın demokratik yollarla seçilen ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi iktidarına karşı yapılan darbeye gösterdikleri tepkiyle de ayrıştı. Türkiye darbeye son derece sert tepki gösterip, hatta yeni yönetimi tanımama yoluna giderken, ABD ve genel anlamda Batı’nın tepkisiyse daha temkinliydi, hatta Washington olayı darbe olarak nitelemedi. Bu da Erdoğan’ın ve hükümetin Batı’ya tepkilerini daha da arttıran unsurlardan bir başkası oldu.

Türkİye’nİn Çİn’den füze alma nİyetİ gerİlİm yarattı

Türk-Amerikan ilişkilerinde 2013’te gerilim yaratan konulardan biri de Ankara’nın Çin’den füze satın alma planıydı. Şu anki Rusya’dan S-400 alımı krizine benzer bir durum o dönemde de Çin füzesi yüzünden yaşandı. Yine bugünkü duruma benzer biçimde, Türkiye’nin bir NATO üyesi olarak Amerika’dan Patriot almak yerine Çin’e yönelmesi Washinton’da tepkilere neden oldu.

Netanyahu Erdoğan’dan özür dİledİ

2013 yılının sürpriz gelişmelerinden biri ABD Başkanı Obama’nın girişimiyle Türkiye-İsrail cephesinde yaşandı. Özellikle Mavi Marmara saldırısından sonra iki ülke ilişkileri tamamen kopmuştu.

Amerika da bölgedeki iki kritik müttefiki arasındaki bu krizden hoşnutsuzdu.Obama, Mart ayında İsrail’e yaptığı bir gezide iki tarafı barıştırma girişiminde önemli bir başarı sağladı ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’yu Erdoğan’dan özür dilemeye ikna etti.

Netanyahu beraberinde Obama’yla havalimanındaki bir askeri konteynerin içinde Erdoğan’ı arayarak özür diledi. Ancak aynı yıl Erdoğan’ın Gazze’yi ziyaret etmede ve Gazze ablukasının kaldırılmasında ısrar etmesinin yarattığı rahatsızlığın da etkisiyle Türkiye-İsrail ilişkilerinin kolay kolay eski günlerine dönmeyeceği görüldü.

İran’dan petrol ve gaz alımında “altın formülü”

Türkiye’nin yaptırımlara rağmen İran’dan doğalgaz ve petrol alımına devam etmesi ve bunun için de “altın formülü” geliştirmesi de Washington’da tepki uyandırdı.

Amerikan hükümetinin baskısına rağmen Türk bankaları, İran’a doğalgaz karşılığında altın vermeye devam etti. Bu ticaret İran’ın yaptırımları delmesi için bir paravan olarak görüldü. Washington daha sonra İran’a değerli taş satışını yasaklayan yeni bir yaptırım paketi çıkardı.